BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM

''Memleket isterim gök mavi dal yeşil tarla sarı olsun kuşların çiçeklerin diyarı olsun''


Bu şiiri her okuduğumda ait olduğun toprağın şefkati ait olduğun yerin önemi ve ait olduğun güzelliklerinin kıymetini bilmek gerektiği mesajını alırım. Her okuduğumda daha da çok etkilenir farklı anlamlar ve bakış açıları ile hissederim yazılan her sözcüğün kıymetini...

Benim de memleketim Edirne Osmanlı Döneminde başkentti.
Geçmişe her zerresi ile şahit olmuş şehir. Trakya bölgesinin en büyük şehirlerinden biridir. Tarihe öylesine tanık olmuştur ki camileri, kervansarayları, kiliseleri, tarihi çarşıları ve köprüleri oldukça görkemli görenleri büyüleyen bir etkiye sahiptir.

Şehrin dili olsa da konuşsa diyebileceğiniz bir şehir. Gerçekten konuşabilse ve başından geçenleri anlatabilse daha da hayran kalırım diye düşünüyorum.

Mimar Sinan'ın Ustalık Eserim dediği Selimiye Camii muhteşem bir örnektir. 
Selimiye Camii tarihin mucizesidir.

''Muhteşem mimari ayrıntılarının yanında mermer, taş, çini sedef ve ahşap işçiliğinin de en sağlam örneklerini barındırıyor. Caminin içinde bulunan çiniler, İznik’te özel olarak üretilmiş. Selimiye Camii kubbesi, fazlasıyla dikkat çekiyor. 2.475 metrekare bir alan üzerine inşa edilen kubbe, 8 sütun ile yükseltiliyor. Kubbe tam 2000 ton ağırlığında. Camii içinde başınızı kaldırdığınızda gördüğünüz muhteşem işlemelerin çoğu bu kubbede bulunuyor. 
Bu kadar büyük bir alanın tek bir kubbede toplanması da yine mimarın mucizesi.''

Selimiye Camii minareleri ile de ünlü. Yapının 4 köşesine yerleştirilmiş minareler, üç şerefesi ile dünyada tek olmanın zarafetini yaşıyorlar.
Selimiye Camii içi ile farklı bir efsane konusu. Camiye ilk girişte müezzinler mahfeli dikkat çekiyor. Mermer sütunların üzerine yerleştirilmiş bu ahşap yapı, üzerindeki işlemelerle en güzel ceviz ağacı örneklerinden. Kubbenin üzerinde bulunan rengarenk işlemelerin de kalem işi olduğunu söylemeliyiz. Mahfelin tavanında Budizm’de sonsuzluğu temsil eden çark-ı felek bulunuyor. Bu çark-ı felek, caminin sonsuza kadar ayakta kalması dileğinin temsili.''


Selimiye Camii'nin yanında birçok eser mevcuttur. Bunlar; Eski Camii, 3 Şerefeli Camii, Kutsal Büyük Sinagog, 8. Rüstem Paşa Kervansarayı, Saray İçi Adalet Kasrı, Meriç Köprüsü, Sveti Georgi Bulgar Kilisesi,Saraçlar Caddesi, Muradiye Camii, Ekmekçizade Kervansarayı, Edirne Kent Müzesi,Lozan Anıtı ve Müzesi, Edirne Kırkpınar, Balkan Şehitliği,Karaağaç Mahallesi,Beyazıt Külliyesi, Eski Tren Garı, Bedesten, Edirne Evleri gibi... 
Edirne'ye bağlı ilçeler de ise en görkemli eser diye adlandırabileceğimiz bir yapıda Uzunköprü'dür.


''Elimizdeki mevcut bilgilere göre, Uzunköprü'nün kuruluşu Osmanlı dönemine rastlar. Adını eşsiz köprüsünden alan Uzunköprü, Sultan II.Murat tarafından Ergene kenti adı ile kuruldu. Sultan II.Murat'ın kurdurduğu bu yeni Ergene kenti, Rumeli yakasında kurulan ilk Türk kentidir. 
Uzunköprü Köprüsü, 1425 senesinde inşaata başlanmış ve inşaat 1444 senesinde sona ermiştir. 18 senede tamamlanan bu eser, 1293 metre uzunluğunda, 5.5 metre genişliğinde ve 174 kemerli olarak yapılmıştır. 
Köprü "Cisr-i Ergene" adı ile bugünkü ilçenin kurulmasına başlangıç teşkil etmiş ve aynı zamanda adını da vermiştir. Uzunköprü dünyanın en uzun taş köprüsüdür.'' 


Edirne tarihi eserlerinin yanında oldukça geniş bir mutfağa da ev sahipliği yapar bunlardan bazıları ve en önemlilerini sizlerle paylaşmak isterim.
Bunlar; Edirne Tava Ciğeri, Ciğer Sarma, Piyaziye, Kavala Kurabiyesi, Peynir Helvası, Badem Ezmesi, Mamzana, Beyaz Peyniri, Keşan Satır Et, Uzunköprü Köftesi, Edirne Kurabiyesi, Ciğer Sarma, Kuskus, Kapama, Gaziler Helvası, Kaçamak, Kıymalı Saray Pidesi, Bulgurlu Kol Böreği, Etli Kandil Mantısı, Zerde ve daha birçok çeşit içermektedir.

Bir gün rotanız her ne olursa olsun Edirne olsun, yıllarca nesilden nesile birçok tarihe şahitlik eden şehir görülmeye değer.

Sen memleketin kadar güzelsin güzel kal. Nazım Hikmet Ran


Yorumlar